En erken bulgu sebumsekresyon hızının artışı ve bununla birlikte derinin yağlı görünür bir hale gelmesidir (sebore). Genellikle komedonlar veya siyah noktalar yağlı görünümle birlikte olur. Genellikle burnun yan taraflarında ve alında çıkar. Komedonlar folüküler tıkaçlardır. Sertleşmiş sebum ve folüküler atık materyalından oluşur. Durumu ağır hastalarda nodüller sıvılaşır ve fuluktuasyon veren kistler oluşur. Epiter tabakaları olmadığından gerçekte bu lezyonlar psödokisttir. Bu ağır bir aknedir.

Yüz yanaklar alt çene burun alın derisi boynun arka kısmı göğüs önü ve omuzlar en çok etkilenen bölgelerdir.

Hastalığın doğal eğilimi kendiliğinden iyileşmesi yönündedir. Ancak aknenin ne zaman iyileşeceği belli olmaz. Çoğunlukla akne 25 yaşında kaybolur. Ancak bazı hastalarda çok daha uzun sürebilir. Akne yazın iyileşir. Güneş ve tuzlu su çoğu hastanın durumunun iyileşmesini sağlar. Bununla beraber sıcak iyileşme sağlamaz. Gerçekten sıcak ve nemli iklim de akne yangılı ve eksudalı bir hale dönüşebilir.

Skar doku, yaralanma veya bir cilt hastalığı sonrası ciltte oluşan izlere denir. İyileşme sırasında, fonksiyonel deri dokusunun bağ dokusu ile yer değiştirmesi sonucu ortaya çıkan bir belirti olarak nitelendirilmektedir.

Nüfusun yaklaşık 70% inde ergenlik döneminde akne görülür. Ancak bunların sadece 10% unda tıbbi yardım gerekir.  Bu hastalarda tıbbi yardım almak çok önemlidir. Aksi takdirde özellikle kişinin yüzü skar dokusuyla kaplanabilir. Kişinin psikolojik ve sosyal hayatı bu durumdan etkilenebilir. Bunlarda tıbbi tedavi ve uzun süreli destek tedavisi gerekir.

Histolojik olarak temel özellik, aşırı iltihabi bir follikülit olmasıdır. Erken evrede folüküler tıkaç görülebilir. Daha sonra yangısal hücre birikimi, histiositler, dev hücreli granülümatöz reaksiyon görülür. Uzun süreli lezyonlarda skar dokusunu başlatan fibröz doku birikimleri vardır. Aknede önemli yangısal lezyonların oluşmasının, folliküllerin yırtılması sonucu oluştuğu düşünülür.

Akne genelde kendiliğinden iyileşir. İyileşmeyen hastalara tedavide tetrasiklin grubu antibiyotikler ve A-Vitamini türevi preparatlar verilir. Burada önemli bir husus her iki grup ilacın bilinçsiz bir şekilde kullanımı sonucu ağır kalıcı, insan hayatını etkileyen sonuçları ortaya çıkabilir. Tetrasiklin grubu antibiyotikler maalesef kalıcı kemik iliği depresyonu yapmaktadır. Bunun sonucunda kişide kalıcı ağır anemi (kansızlık) oluşur. Bunun maalesef geri dönüş tedavisi yoktur. Özellikle gençlerin bilinçsiz bir şekilde her akne-sivilce çıkışında tekrar tekrar kullanılması sonucu ömür boyu süren halsizlik, yorgunluk, kalp çarpıntısı, sosyal ve iş hayatından kopuş gibi sonuçları ortaya çıkar. Yine geçmeyen akne tedavisinde eğer kişinin yüzünde ağır skar dokuları oluşuyorsa A-Vitamini türevi preparatlar kullanılır. Bunların bilinçsiz kullanımı veya uzman hekim kontrolünde olmadan kullanımı sonucu ağır hepatodoksisite (karaciğer zehirlenmesi) ve karaciğer yetmezliği oluşabilir. A-Vitamini türevi ilaçlar ağır ilaçlardır ve mutlaka uzman hekim gözetimi altında karaciğer enzimleri bakıldıktan sonra verilmelidir.

Ülkemizde son yıllarda sağlık bakanlığının fitoterapiye verdiği değer sayesinde akne, yüz ve vücut bakımında çok daha kolay, hiç bir yan etkisi olmayan, her hastada aynı sonucu veren yardımcı fitoterapik uygulamalar yapılmaktadır. Bu uygulamaları çok kolay ve yan etkisiz bir şekilde, kişi evinde rahatlıkla uygulayabilir. Ortalama 6 haftalık bir uygulama sayesinde kişi tüm akne lezyonlarından kolay bir şekilde kurtulabilir. Yan etkisi olan ilaçlar kullanmadan aknesiz bir yaşam mümkündür.