Sedefe yatkınlığı olan kişilerde psikolojik stres ve sıkıntılar sedefi tetikleyebilir veya mevcut döküntülerin artışına neden olabilir. Bu nedenle stresi fazla olan kişilerin psikolojik yardım almasının hastalık şiddetini azaltıcı etkisi olacaktır. Ayrıca diş çürüğü, bademcik iltihabı, idrar yolları iltihabı gibi mikrobik hastalıklar ve sürtme, çarpma, kaşıma gibi zedelemeler, fazla alkol alınması, bazı metabolik hastalıklar (hipokalsemi) ve ilaçlarda tetikleyici olabilir.
Psikolojik Stress:
Yapılan çalışmalar özellikle ciddi hayat değişimlerinde sedefin değişiklik gösterdiği saptanmıştır. Yeni yapılan bazı araştırmalarda stress ile beraber vücutta bağışıklık sistemini tetikleme özelliği olan bazı maddelerin kanda arttığı belirlenmiştir.
Bakteri ve virüs enfeksiyonları:
Özellikle çocuklarda streptokok adında boğazda yerleşen bakteri enfeksiyonlarında sedefin alevlendiği bilinmektedir. Bu nedenle sürekli bademcik iltihabı geçiren hastaların tam bir tedavi görmeleri gerekmektedir. Sıklıkla dermatologlar kişide bir şikayet olmasa bile boğazdan pamuklu bir çubuk yardımıyla kültür alıp antibiyogram testi isterler. Bunlar haricinde vücutta sürekli bir enfeksiyon kaynağının bulunduğu hastalıkların (örneğin çürük diş) tedavisi şarttır.
İklim:
Sedef güneşli iklimlerde azalır ve özellikle kışın artış gösterir. Yine düşük rakımlı bölgelerde sedef hastalığı daha az görülmektedir. Kuru iklimlerde nem az olduğu için hastalar kabuklanan bölgelerinde daha fazla kaşıntı hisseder. Bu nedenle sedef hastaları nemli iklimi olan bölgelerde daha rahat edebilir. Yine kışın kalorifer ve sobaların etkisiyle hava kurur ve kabuklanmalarda kaşıntı artar. Sedef hastaları kışın bol nemlendirici kullanmalıdır.
Köbner fenomeni :
Sedefsiz cildin yaralanması bu bölgede yeni sedef lezyonlarının oluşmasına neden olabilir. Bu duruma Köbner fenomeni adı verilir. Güneş yanığı ve kesikler bu duruma yol açabilir. Güneş sedef için çok iyi olsa da uzun süre yakıcak derecede güneşlenmekten kaçınılmalıdır. Sedef hastaları kesinlikle kalıcı dövme yaptırmamalıdır çünkü dövme yapılan yerlerde de sedef ortaya çıkabilir. Sedef yaralarında yoğun kaşıntı çevre deride de Köbner fenomeni etkisiyle yeni sedef yaralarının oluşmasına yol açabilir bu nedenle tedavi edilmelidir. Ayrıca çoğu sedef hastası kabuklarla oynayıp koparır. Bu durum da yine aynı probleme neden olabilir.
Sedef hastalığı her iki cinste de görülür. Fakat kadınları erkeklere göre biraz daha sık tutma eğilimindedir. Hastalık herhangi bir yaşta başlayabilir. Hastaların %10-15’inde başlangıç 10 yaşının altındadır. Hastalığın ortalama başlangıç yaşı ise 28’dir.
Sedef hastalığının tanısı genellikle dermatolojik muayene ile konur. Klinik olarak diğer hastalıklar ile karışıyor ise deriden küçük bir parça alınıp patolojik inceleme yapılması gerekebilir. Bu hastalığı teyit etmek için yapılması gereken özel bir kan tahlili bulunmamaktadır.
Sedef hastalığı çok farklı klinik şekillerde karşımıza çıkabilmektedir. Hastalığın en yaygın görülen tipinde özellikle diz, dirsek ve saçlı deri gibi bölgelerde üzeri sedefi gümüş renkte kalın kepekle kaplı kızarık kabarık döküntüler gözlenir. Bazen bu döküntüler tüm vücudu kaplayacak derecede yaygın olabilir.
Saçlı deri hastaların yaklaşık %50’sinde tutulur. Bazı hastalarda tek başına saçlı deri etkilenebilir.
Çocuklardaki hastalık farklı özellikler gösterebilir. Genellikle 1-10 mm çaplarında kırmızı renkli, üzeri kepekli belirtiler görülür. Bu belirtiler özellikle üst solunum yolu enfeksiyonları sonrası artışlar gösterebilir.
Hastalık bazı kişilerde özellikle koltuk altı, kasık, göğüs altı gibi kıvrım yerlerine sınırlı kalabilir. Bu tutulan bölgeler nemli olduğundan, hastalık kendini kepeklenme olmaksızın sadece kızarıklık ve kabarık şeklinde gösterir.
Sedef hastalığı kızarıklık kepeklenme yanında sivilce şeklinde kabarıklıklara da neden olabilir. Bu döküntüler sadece el içi ayak tabanına sınırlı (palmoplantar püstüler psoriasis) olabileceği gibi tüm vücudu kaplayacak derecede yaygında olabilir.
Sedef hastalığı tırnaklarda çukurlaşma, kalınlaşma, ayrışma, noktasal kanamalar ve sarı renk değişikliği yapabilir. Bu belirtiler tek başına bulunabileceği gibi diğer deri döküntülerine de eşlik edebilir.
Hastaların %10’unda eklem tutulumu gözlenebilmektedir. Özellikle el ve ayak eklemleri tutulur. Nadiren büyük eklemler etkilenebilir. Diğer döküntüler hastalığa eşlik ettiği durumlarda tanısı kolayken tek başına eklem tutulumu olan hastalarda tanıyı koymak güç olabilir.
Sedef hastalığı tüm vücutta yaygın kızarıklık kepeklenme yaptığında ateş, hipotermi, titreme, halsizlik gibi yakınmalara neden olabilir.
Sedef hastalığı mikrobik bir hastalık olmadığından bulaşıcı değildir.
Bu hastalık için oluşturulmuş belli bir diyet bulunmamaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda omega 3 içeren balık yağlarının hastalığa iyi geldiği, katı yağ kullananlarda hastalığın daha sık görüldüğü ve aşırı kilo alımının kıvrım bölgelerinde şikayetleri arttırdığı ve tedaviyi güçleştirdiği bildirilmiştir.
Sedef hastalığı normalde saç dökülmesine yol açmaz. Ancak saçı çevreleyen çok kalın kabukları sökmeye çalışırken saçlarınız dökülebilir. Ayrıca hastalığın tedavisi için kullanılan bazı ilaçlar saçlarda geçici dökülmeye neden olabilir.
Sedef, en sık saçlı deri, diz, dirsek ve gövdeyi tutar. Fakat tırnaklar, el ayaları, ayak tabanları, genital bölge ve yüz dahil her yerde görülebilir. Lezyonlar genellikle simetriktir, yani vücudun sağ ve sol taraflarında aynı yerde ortaya çıkarlar.
Bağışıklık sistemi vücudu hastalıklardan korunmak için çalışan hücrelerden oluşur. Bu hücrelerin normal çalışma düzeninin bozulması ile bazı hastalıklar ortaya çıkar. Sedef hastalığında bağışıklık sisteminde yer alan hücrelerin anormal çalışması derideki hücreleri uyarak hızla çoğalmalarına neden olur.
Bağışıklık sistemi hücrelerinin anormal çalışmasının ve derideki hücreleri uyarmasının kesi sebebi bilinmese de bazı tetikleyici faktörlerin rol oynadığı bilinmemektedir.